KUMAR BAĞIMLILIĞI (KUMAR OYNAMA BOZUKLUĞU)

KUMAR BAĞIMLILIĞI (KUMAR OYNAMA BOZUKLUĞU)

Kumar, ilk başta sadece bir eğlence, kısa süreli bir heyecan ya da şansını deneme arzusu gibi başlayabilir. Belki bir boşluk anında, belki arkadaş ortamında, belki de sadece meraktan… Zamanla ise bazı insanlar için bu davranış, kontrol edilmesi zor bir döngüye dönüşebilir. Her oynayışta hissedilen kısa süreli rahatlama, kaygıdan uzaklaşma ya da “şansımı bu kez döndürebilirim” düşüncesi, kişiyi tekrar tekrar oyuna çeker.

Kimi zaman kumar bir kaçışa, kimi zaman da hayata tutunma çabasına dönüşebilir. Oyun oynandıkça sadece para değil, zaman, güven, ilişkiler, hatta benlik duygusu da riske atılabilir. Ancak bu noktaya gelene kadar, kişi çoğu zaman içten içe bir mücadele verir. Ne tam kontrolü vardır, ne de tam bırakabilmiştir.

“Bazen sırf heyecan için giriyorum.”
“Kazanmasam bile oynarken içim hafifliyor.”
“Bir şekilde geri alabileceğimi hissediyorum.”
“Durmam gerektiğini biliyorum ama o noktayı kaçırıyorum.”

Bu ifadeler, kumarın yalnızca maddi değil, duygusal bir anlam taşıdığını, kişinin iç dünyasında başka boşluklara dokunduğunu gösterir. Her oyun, yalnızca bir kazan-kaybet meselesi değil, aynı zamanda içsel bir düzenleme aracı haline gelebilir.

Kumarın Duygusal Temeli

Kumar davranışı, bir zevk arayışının ötesinde, kimi bireyler için şu duygulara karşı bir savunma mekanizmasıdır:

Yalnızlık: İçsel boşlukla kalamama ve “bir şeylerle meşgul olma” ihtiyacı
Kontrol ihtiyacı: Hayatın belirsizlikleri karşısında, oyunda “şansı yönetebilme” illüzyonu
Kaygı ve stres: Kısa süreli bir rahatlama hissiyle günlük baskılardan uzaklaşma
Değersizlik hissi: Kaybedince öfkelenme, kazanınca kendini güçlü hissetme döngüsü
Kaçınma: Yaşamsal sorumluluklardan, duygusal yüzleşmelerden uzaklaşmak

Dopamin: Heyecanın Kimyası

Kumar bağımlılığının biyolojik boyutunda dopamin önemli rol oynar. Dopamin, beynin ödül ve motivasyon sistemini düzenler. Ancak kumarın özelliği, bu sistemi alışılmadık bir şekilde tetiklemesidir.

Kumar oynarken, özellikle kazanma anlarında dopamin hızla yükselir.
Ama bu ödül rastlantısaldır. Kişi ne zaman kazanacağını bilemediği için dopamin salınımı daha yoğun olur.
Zamanla beyin bu dopamin artışına bağımlı hale gelir.
Artık amaç kazanmak değil, bu kimyasal yükselişi tekrar yaşamaktır.

Kişi oyunu kazanmak için değil, o kısa süreli “canlanma” hissini yeniden yaşamak için oynar. Bu, bağımlılık döngüsünü sürekli besleyen bir yapıya dönüşür.

Terapi odasında kumar bağımlılığıyla gelen bireyler çoğu zaman suçluluk ve utançla doludur. En sık duyulan cümlelerden bazıları:

“Bırakmayı çok istiyorum ama canım sıkıldığında elim oraya gidiyor.”
“Kendime söz veriyorum ama yine dönüyorum.”
“Sadece bir kez daha diyerek giriyorum, sonra saatler geçiyor.”
“Oynarken zaman duruyor gibi, dış dünya yok oluyor.”
“Kazandıkça daha fazlasını istiyorum, kaybettikçe daha çok takılı kalıyorum.”

Bu ifadeler, davranışın yalnızca rasyonel değil, duygusal ve dürtüsel bir mekanizma ile beslendiğini gösterir.

Terapi Sürecinde Nasıl Çalışılır?

Kumar davranışı sadece yasaklandığında değil, anlaşılıp dönüştürüldüğünde anlamını yitirir. Bu noktada terapi, sadece davranışı değil, onun ardındaki duygusal işlevi de hedef alır.

BDT (Bilişsel Davranışçı Terapi)

Kumarla ilgili işlevsiz inançlar çalışılır:
o “Bir dahaki el kesin kazanacağım.”
o “Kazanırsam her şey düzelir.”
o “Kaybettiklerimi geri almam lazım.”
Bu düşünceler yeniden yapılandırılır, gerçekçi alternatiflerle değiştirilir.

EMDR

Kumarın başladığı döneme dair duygusal travmalar çalışılabilir.
Kaybetmenin tetiklediği geçmiş öfke, küçük düşme, değersizlik duyguları EMDR ile nötrlenebilir.
Kumarın rahatlama sağladığı anılar (örneğin ilk kazanç) hedef alınarak bu döngü kırılır.

Motivasyonel Görüşmeler

Kişinin bırakmaya hazır olup olmadığı yargılanmaz, anlamaya odaklanılır.
“Bırakırsan ne kazanırsın?”, “Bırakmazsan ne kaybedersin?” gibi sorularla içsel motivasyon desteklenir.
Seçim danışana bırakılır, bu da kontrol duygusunu güçlendirir.

Kumar bağımlılığı sadece maddi değil, aynı zamanda duygusal ve sosyal yıkımlara da neden olabilir:

Güven kaybı (özellikle aile ilişkilerinde)
Finansal kriz, borçlar, hukuki sorunlar
Kendilik saygısında azalma
İzolasyon ve depresif belirtiler
Utanç, pişmanlık, çaresizlik duygusu

Ama iyi haber şu: Kumar, öğrenilmiş bir davranış olduğu gibi, terapiyle değiştirilebilir bir davranıştır.

Kumar oynayan kişi çoğu zaman kazanmak için değil, kendini hissetmek için oynar. Oyun, içsel bir duygusal boşluğu doldurma aracı haline gelir. Ancak bu döngü sürdükçe, kişi kendine ve hayatına yabancılaşır.

Gerçek iyileşme, sadece oyunu bırakmakla değil, o oyunun neden var olduğunu anlayarak başlar.

Kaybetmekten değil, hissetmekten korkma.

Çünkü en büyük kazanç, kendini kaybettiğin yerden geri dönmektir.

Bu gönderiyi paylaş

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir


Whatsapp
Hemen Arayın
× Whatsapp