ÖZGÜVEN PROBLEMLERİ
Özgüven eksikliği, yalnızca çekingen davranmak ya da sosyal ortamlarda rahat edememek değildir. Asıl mesele, insanın kendi iç sesini bastırması, kendini sürekli sorgulaması ve değersizlik duygusuyla hayata mesafeli yaklaşmasıdır. Bu görünmeyen duvar; başarıya, ilişkilere, hayallere, hatta basit günlük seçimlere bile engel olabilir.
Kimi zaman kendine inanamamak, kim olduğunu unutmak gibidir. İnsan, başkalarının gözünden bakar kendine. Yeterince iyi miyim? Doğru mu söylüyorum? Bunu hak ediyor muyum?
Ve bir noktadan sonra kişi şunu fark eder:
“Sürekli başkalarının onayını bekleyerek yaşıyorum. Kendim gibi değilim.”
Özgüven Eksikliğinin Gündelik Hayattaki Yansımaları
Her insanın özgüveni zaman zaman sarsılabilir. Ama eğer bu durum süreklilik kazandıysa, kişinin hayatını doğrudan etkiler. Kimi zaman çok başarılı görünen biri bile içten içe kendini değersiz hissedebilir.
Özgüven problemleri sıklıkla şu şekilde kendini gösterir:
- Karar verirken sürekli başkalarına danışma
- Sosyal ortamlarda rahat konuşamama, sürekli kendini izleme
- “Hayır” diyememe, sınır koyamama
- Başarılarını küçümseme, hep daha iyisini yapması gerektiğine inanma
- Yeni bir şeye başlarken kendine ket vurma: “Zaten yapamam ki”
- İlişkilerde kendini geri planda tutma, uyum sağlamak için kendinden vazgeçme
- Dış görünüş, zekâ, yetenek gibi konularda kendini yetersiz görme
- Başkalarının düşüncelerini gerçeğin yerine koyma
Bu davranışlar zamanla kişiyi kendinden uzaklaştırır. Ne istediğini, ne hissettiğini, neye ihtiyacı olduğunu bilemez hale gelir. Kendi hayatının seyircisi gibi hissetmeye başlar.
Özgüven Eksikliği Nereden Gelir?
Özgüven, doğuştan gelen bir özellik değildir. Büyük ölçüde çevresel etkilerle şekillenir. Özellikle çocukluk ve ergenlik döneminde yaşanan deneyimler, bireyin kendilik algısında belirleyicidir.
Özgüven sorunlarının temelleri genellikle şunlardır:
- Aşırı eleştirel ebeveyn tutumu
- Başarıyla koşullandırılmış sevgi (örneğin “ancak başarılı olursan değerlisin” mesajı)
- Çocukken sürekli kıyaslanmak
- Gülünç duruma düşmekten korkulan sosyal deneyimler
- Travmatik deneyimler (zorbalık, dışlanma, duygusal ihmal vb.)
- Ailede bireyin sınırlarına saygı duyulmaması
Zamanla bu deneyimler kişinin iç sesi haline gelir. Artık dışarıdan biri ona “sen yetersizsin” demese bile, o kendi içinde bu sesi tekrar eder.
Nasıl Hissettirir?
Özgüven eksikliği yaşayan kişiler, yalnızca “çekingen” ya da “utangaç” değildir. Çoğu zaman yüksek içsel farkındalığa sahiptirler ama bu farkındalık yargılayıcıdır. Kendini en çok eleştiren yine kendisidir.
Seanslarda en çok duyulan cümleler şunlardır:
- “Kendim gibi davranamıyorum.”
- “Sanki ne söylesem saçma olacak gibi hissediyorum.”
- “Bazen ortama bile girmek istemiyorum.”
- “Bir şey başarınca bile içimden ‘tesadüftü’ diyorum.”
- “Benim fikirlerim önemsiz.”
- “Sanki herkes daha donanımlı, daha zeki, daha güçlü.”
Bu içsel diyalog, kişiyi hem sosyal hayattan hem kendi potansiyelinden uzaklaştırır.
Terapide Özgüvenle Nasıl Çalışılır?
Özgüven eksikliği terapiye en iyi yanıt veren sorunlardan biridir. Çünkü bu durumun kökeninde genellikle bilinçdışı öğrenmeler ve içselleşmiş yanlış inançlar vardır. Terapide kişi kendine dair bu yargıları fark eder, sorgular ve yeniden inşa etmeye başlar.
Bu süreçte:
- Kişi kendine söylediği sözleri fark eder
- “Mükemmel olmalıyım” ya da “rezil olmamalıyım” gibi inançları tanır
- Başkalarının görüşlerini “gerçek” zannetmekten vazgeçer
- Küçük adımlarla sınır koyma, ifade etme, var olma deneyimi yaşar
- Kendini tanıma ve yeniden tanımlama sürecine girer
Özgüven eksikliği, kişinin yaşam potansiyelini gölgeleyen bir filtredir. Ama bu filtre geçirgendir. Fark edildikçe, üzerine çalışıldıkça, yerini daha net ve güçlü bir benlik algısına bırakabilir.
Kendin gibi olmak, en çok zorlandığın ama en çok ihtiyaç duyduğun şey olabilir.
Ve bil ki: Kendini küçülterek kimseyi daha büyük yapmış olmuyorsun.
Bir yanıt yazın